Sağlık
Kansere "magnetik kaldıraç teknolojisi” ile erken teşhis
Follow @dusuncemektebi2
Kanserin erken tanısı için geliştirilen yöntemlere değinen Stanford Üniversitesi’nde görevli Türk bilim insanı Prof. Utkan Demirci, "ilginç bir yöntem" olarak nitelendirdiği "magnetik kaldıraç teknolojisi"nin, kanser hücrelerini manyetik alanlara koyup yer çekimine karşı uçurduğunu söyledi.
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi Canary Kanser Erken Teşhis Merkezi'nde çalışan Prof. Dr. Utkan Demirci, kanserin erken teşhis ve tedavisine yönelik geliştirdikleri teknolojilere ilişkin bilgi verdi.
Kanserin çok heterojen bir sorun olduğunu ve aynı kanser hücrelerinin vücutta farklı zamanlarda, farklı özellikler gösterebileceğini anlatan Dr. Demirci, kanserin kendi içerisinde farklı hücrelenmelere ayrıldığını ve bunlar hakkında fikir sahibi olunduğunda hangi hastaya, ne tür bir tedavi uygulanması gerektiğine daha net karar verilebileceğini söyledi.
"KANSER HÜCRELERİNİ YER ÇEKİMİNE KARŞI UÇURUYOR"
Bu kapsamda geliştirdikleri teknolojilerin en ilginç olanının "magnetik kaldıraç teknolojisi" olduğuna dikkati çeken Demirci, "Kanserin erken tanısı için uyguladığımız 'magnetik kaldıraç teknolojisi', hücreleri manyetik alanlara koyup yer çekimine karşı uçuruyor. Adeta hücrelere kanalların içerisinde yer çekimsiz bir ortam sağlıyor. Bunun sonucunda biz bu hafif hücreleri kandan kolay bir şekilde ayırabiliyoruz. Kanından hücreleri hızla topladığımız hastaya yönelik de son dönemde 'kişisel tıp' da denilen bir tedavi uyguluyoruz" diye konuştu.
Demirci, sağlıklı hücrelerle kanser hücreleri arasında bir yoğunluk farkı olduğu bilgisini vererek, "Bu kaldıraca hücreleri koyduğunuz zaman, kanser hücreleri daha yukarıya doğru uçuyor. Yani kanser hücreleri biraz daha hafif hücreler" ifadelerini kullandı.
"BÄ°YOPSÄ° YAPMADAN KAN HÃœCRELERÄ°NDEN ERKEN TEÅžHÄ°S"
Prof. Dr. Demirci, kişisel tıbbın, genetik ve epigenetik bilimle birleşmesinin hastalıklara yaklaşımı farklılaştırdığını, özellikle hastalığın tespit edilmesinden sonraki kısımda hastaya özel tedavi sürecinin geliştirilmesine imkan veren bir teknoloji olduğunu bildirdi.
Kanserin erken teşhisine yönelik yaptıkları çalışmalardan birinin de kanser hücrelerinin yaşarken zarlarından attıkları nano boyuttaki parçacıkların tespiti olduğuna işaret eden Demirci, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlar kanda devamlı dolaşıyor. Bu atılan nano parçacıkların bazıları sağlıklı, bazıları da kanserli hücre olarak karşımıza çıkıyor. Atarken içine o kansere has olan bazı bilgiler girebiliyor. RNA'lar, proteinler gibi... Eğer kanserli olan ya da kanser hücrelerinden gelen nano parçaları toplayabilirsek, burada da 'Kanser daha ileriye gitmeden erken boyutta teşhis edebilir miyiz?' diye bakıyoruz. Birçok kanserde asıl kilit nokta; erken teşhis. Erken teşhis edilirse, kanser çözülebilir bir problem haline geliyor. Tabii teşhis edildiğinde de bu dolaşan kanser hücrelerine bakarak, yani tümörü bulup oradan biyopsi almadan, kanda dolaşan hücrelerden bilgiyi toplayıp bakabilmek, hastalıkların daha başarılı şekilde çözülebilmesine yol açabilecek. Biz hem terapi hem de erken teşhis ayağında, bu iki unsuru dengeleyerek götürmeye çalışıyoruz."
"ÇEVRE KİRLİLİĞİ, STRES VE SİGARA, KANSER RİSKİNİ ARTIRIYOR"
Karmaşık yapıdaki kanda, kanserli kan hücrelerinin bulunmasının çok zor olduğunu vurgulayan Demirci, geliştirdikleri yöntemin kanserli hücrelerin etkili şekilde ayıklanabilmesine, bu sayede de hızla tedavi aşamasına geçilebilmesine katkı sağladığını ifade etti.
Prof. Dr. Demirci, çok büyük bir etkisi olmayan ilaçların bile insanların hücrelerini etkileyebileceğini aktararak, şunları kaydetti:
"Çevre kirliliği, egzoz dumanı, stres ve sigaranın insanın vücudunda olumsuz etkileri oluyor. Bu etkiler kanser hücrelerinin tüm sistem boyutuna yansıyor. Kanser tarafında, belli hücreler belli fonksiyonları işlerken hata yapmaya başlıyor. Çünkü çevrede daha fazla farklı enzim ve kimyasallarla farklı bir mikro çerçeve var. Hücreleri alıp, iki boyutlu sistemde kültür etmekle, üç boyutlu sistemde kültür etmek veya çevrelerinde başka hücreler varken kültür etmek aynı hücre olmasına karşın çok farklı hücre tipine yol açıyor. Yani aynı hücrenin çevresini algılayışı ve çevresiyle interaksiyonu, çevresinde ne olduğuna bağlı olarak değişiyor. Siz bu çevreyi dışarıdan negatif etmenlerle etkilerseniz, bunun tabii sadece sisteme değil, hücre boyutuna da olumsuz etkileri var. Bu yüzden mümkün olduğu kadar sağlıklı yaşamaya çalışmak lazım."
Henüz yorum yapılmamış.